Ana Sayfa - TR Kangal Forum

Tam Versiyon: Koca Yusuf
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Sayfalar: 1 2
Koca Yusuf’un ahlakı da ismi gibi “Koca” idi
"Türk gibi kuvvetli" sözünü dünyaya öğreten pehlivan Yusuf’un ahlakı da ismi gibi “Koca” idi.

[Resim: tpz5x.jpg]
[Resim: tpz7f.jpg]

Save it! digg'e kaydetStumbleUponLinkedIn
#fikriniyaz
Osmanlı’nın son döneminde yetişen Koca Yusuf, Bulgaristan’ın Şumnu kasabasında 1857 (veya 1858) yılında dünyaya geldi. Bir gün cihan pehlivanı olacak delikanlı, Deliorman Türklerinden olup, dedeleri gibi pehlivanlığa devam etmiştir.
16 yaşında başladığı yağlı güreşi önce Şumnulu İsmail Pehlivan'dan, daha sonra Kel İsmail'den öğrenmiş ki, bu bahsedilen isimler de zamanının en iyi pehlivanları. Koca Yusuf, Kel Aliço'dan sonra genç yaşta Kırkpınar başpehlivanı olma başarısını gösterir.

Kurtdereli ile güreşmesi
Koca Yusuf namını ilerletince bir yolculuğa çıkar. Yolda bir öküz kağnısının çamura saplandığını görür 4 kişi kağnıyı bir karış oynatamaz, Yusuf yardıma koşar. “Bir de ben deneyeyim kardaşlar” deyip kağnının okunu tutar, herkes geri çekilip Yusuf’un gücünü izler. Yusuf kağnıyı öyle sert çeker ki, kağnı çamurdan çıkar, oku da Yusuf’un elinde kalır.
Köylüler şaşkın halde “sen pehlivansın galiba” derler.
“Evet” der Yusuf.
“İstersen misafirimiz ol, bizim köyün dehşetli pehlivanı var onunla da güreş tut.”
Koca Yusuf “tamam” deyince beraber köye varırlar. O zaman Yusuf yaşını başını almış en güçlü çağı, karşısındaki pehlivan ise daha çok genç adı Mehmet, köyü de Kurtdere. Ama bu Mehmet ileride Kurtdereli olacak olan Mehmet’dir.
Bu güreş başlar itiş kakış derken Yusuf genci tutar, paça kasnaktan yakalar, sertçe çeker. Kurtdereli de kaya gibi direnir. Kurtdereli’nin kispetinin paçası Koca Yusuf’un elinde kalır. O kispet, yağı çekince 16 kilo geliyor, insan gücüyle kopması çok zor. Kurtdereliye yeni bir kispet getirirler, paçaları urganla sıkıca bağlanır ve yeniden güreş başlar.
Koca Yusuf ne eder eder elini urganın altından geçirmeyi başarır. Sertçe tekrar paçadan atmak ister ama Kurtdereli’nin ayak gücü çok fazladır istedi mi kaval kemiğini kıran tırpanlar sallayabilmektedir. O da paçasını tersine doğru sallar. Olan urgana olur. Urgan kopar, kispet boydan boya yırtılır.
Köylüler “bir kispet daha getirelim mi” derler.
Kurtdereli “demirden de getirseniz, bu adam yine yırtar, boşuna getirmeyin” der.
Yusuf da köylülere “bu Mehmet ileride büyük pehlivan olur, şimdiden bana sakatlatmayın” deyip yoluna gider.

Koca Yusuf Avrupa’da
Avrupalı bir organizatör Osmanlı’nın bu insanüstü güçteki pehlivanlarını görünce Avrupa ve Amerika’da güreşler tertipler Yusuf’a rakip yoktur.
Yusuf’un rakiplerini nasıl yendiğini anlamaya bile vakit bulamayan Avrupalı seyirciler güreşlerin uzatılmasını istemektedirler. Yusuf ise böyle bir teklifi şiddetle reddeder.
Menajerleri Yusuf’tan yavaş güreşmesini rica ederler. Yusuf bu teklifi kabul eder. Fakat Yusuf rakipleriyle bir-iki dakika oynadıktan sonra kâfi bulmakta ve sırtlarını yere vurmaktadır. Çaresiz kalan organizatörler Yusuf’un karşısına peşpeşe iki güreşçi çıkarırlar ve iki güreşçinin yirmi dakika dayanması halinde büyük para vaad ederler. Ne var ki Yusuf kendisiyle peşpeşe güreşen Gambier ve Raul gibi meşhur güreşçileri de yirmi dakika dolmadan tuş ediverir.
“Güreş Erkek İşidir”
Avrupalı organizatörler, bu müthiş pehlivanı ancak bir Müslüman pehlivanının yenebileceğine kanaat getirerek Türkiye'den Hergeleci İbrahim'i getirirler.

Fransa'da karşı karşıya gelen Koca Yusuf ile Hergeleci, Avrupalıları hayrette bırakan müthiş bir güreş sergilerler. Anlaşmalarına göre güreş Türkiye'deki gibi serbest ve kıran kırana olacaktır.

Güreş süratle devam ederken Yusuf, Hergeleci'ye boyunduruk takar, Hergelecinin burnundan kan akmağa başlar. Telaşlanan hakemler güreşi durdurup Hergeleci'ye bir şikâyeti olup olmadığını sorarlar. Şaşıran Hergeleci burnundan devamlı akan kana aldırış etmeksizin; "Neden ola ki? İşte pekâlâ güreşip duruyoruz" der.

Oynaş güreşe alışmış Avrupalıların şaşkın bakışları arasında bir nara savuran Koca Yusuf bu defa Hergeleci’yi kurt kapanına alır. Hergeleci'nin boğulduğunu zanneden seyirciler telaşlanırlar, kadınlar bağrışmaya, ağlaşmaya başlar.
Jüri heyeti güreşçilerden ayrılmalarını ister. Yusuf aldırış etmez. Birkaç kişi Yusuf’u çeker, yine de ayıramazlar. Bu defa sopalarla, bastonlarla Yusuf’un sırtına, kafasına vurmağa başlarlar.
Neticede ayrılan pehlivanlar berabere ilan edilir. Her iki pehlivanımız da neticeden memnun değildir.
Yusuf "ne güzel güreşiyorduk" derken, Hergeleci de "bizde erkek güleşir, kadın ağlar ama asla güreşi bırakın demez" ifadeleriyle kırgınlığını ortaya koymaktadır.

Fransızlar Yusuf’u mağlup etmek için Amerika'dan zincirkıran lakaplı Leitner'i getirtirler. Ne var ki Yusuf, Leitner'i de kısa zamanda tuş ediverir.


Fransa'da karşısına çıkacak rakip bulamayan Yusuf sıkılmağa başlar. Onu en fazla organizatörlerin davranışları üzmektedir. Yusuf’un paraya pula metelik vermediğini bilen organizatörler onun sırtından büyük servetler elde ederken Yusuf’a çok az pay vermektedirler. Yusuf buna da aldırış etmez. Fakat inancına göz dikilmesi Yusuf'u çileden çıkarır.

Güreşirken tesettüre riayet eden ve diz kapaklarını örten şortla güreş tutan Yusuf hususi hayatında da dinî inançlarına son derece bağlıdır. Namazlarını düzenli olarak kılmaktadır.
Yemeklerinin piştiği kaplarda daha önce domuz yağı ve etiyle yemek pişmiş olması ihtimalini göz önünde bulunduran Yusuf önceden bu kapları iyice yıkatmakta ve yemeklerin pişmesine bizzat nezaret etmektedir.

Yusuf’un sırtından para kazanan Fransız Doublier sırf Yusuf’un inancıyla alay etmek için bir gün yemeğine domuz eti karıştırır. Bunu fark eden Yusuf, Doublier'i haklamak ister. Durumu fark eden Fransız kaçar. Ahlaksızlıktan tiksinen Yusuf, hele inancına karşı yapılan bu hakarete tahammül edemeyerek yapılan bütün teklifleri reddederek Fransa'da güreş yapmak istemez. Yusuf’un davranışları hayretle karşılanmaktadır. İngiliz gazeteci Cannon, "meğer sizin Yusuf’un ahlakı da, gövdesinin kuvveti kadar yamanmış" diyerek, bu cihan pehlivanını takdir etmiştir.
Hepimiz bir çok yerli yabancı futbolucu tanıyoruz kaç kişi Koca Yusuf u tanıyor Ahlak ve Güç bir Beden de barındıran bir Adam.
[Resim: tw48b.jpg]
Ölümü çok üzücü olmuş Allah Koca Yusufun canını denizde almış Koca Yusufta bu vesileyle şehit olmuştur...
Süpermen,batman,rambo,cekicen,buruşli ota boka yabancılar sahip çıkıp hayal ürünü koyup filmini yapıyor ve biz bu adamın bi sinema filmini belgeserini yapıp dünyaya çocuklarımıza tanıtamıyoruz yakında büyüyecek olan neslimiz hep yabancı özentisi olacak zaten şimdiden olmaya başladı bile böle tarih hazinemiz olan yiğitlerimizi tanıtmalıyız..
Süpermen,batman,rambo,cekicen,buruşli ota boka yabancılar sahip çıkıp hayal ürünü koyup filmini yapıyor ve biz bu adamın bi sinema filmini belgeserini yapıp dünyaya çocuklarımıza tanıtamıyoruz yakında büyüyecek olan neslimiz hep yabancı özentisi olacak zaten şimdiden olmaya başladı bile böle tarih hazinemiz olan yiğitlerimizi tanıtmalıyız..
[Resim: twhb3.jpg]
[Resim: twhdy.jpg]
Koca Yusuf Efsanesi

Koca Yusuf1856 yılında Şumnu, Bulgaristan'da doğdu. Dünyaca ünlü Deliormanlı Türk güreşçidir. Güreşin efsanevi isimlerinden olan Yusuf, 120 okkalık (144 kg) gövdesi, güreş becerisi, gücü ve sporcu ahlakı ile "Koca" lakabını almıştır. Ona "Koca" lakabı Filozof Rıza Tevfik tarafından sonradan verilmiştir.

Koca Yusuf dönemin ünlü pehlivanlarından Nasçıköylü Kel İsmail Pehlivan'ın çırağı olarak çok ufak yaşta güreşe başladı. Uzun süre Kırkpınar başpehlivanlığını elinde bulunduran Kel Aliço ile güreşti.

Herkes er meydanlarının pek yaman kurdu Kel Aliço'nun bu "tüysüz kızan"ı karşısına çıktığına pişman edeceğini umuyordu. Ancak Deliormanlı Yusuf, öylesine yaman bir güreş çıkarıyordu ki, buna Kel Aliço da şaşırmış ve güreş alemindeki meşhur gaddarlığını dahi ortaya koymaktan çekinmemişti.

Ancak saatler uzayıp gittiği halde Aliço neticeyi lehine çeviriyordu. Üstelik ilerlemiş bir yaşta bulunan ünlü pehlivanda yorgunluk alametleri başgöstermeye başlamış ve durumu tehlikeye düşmüştü. 26 yılın başpehlivanı Aliço'nun böyle bir pehlivana yenilerek güreş dünyasındaki tahtını kaybetmesine kimsenin içi razı gelmiyordu. Havanın kararmasını fırsat bilenler güreşi yarıda bıraktırmak istediğinde Aliço'nun gür sesi er meydanını kapladı:
- A be burası Kırkpınar'dır... Er meydanıdır buncağaz. Burada yenişene kadar güreş tutulur. Zift fıçıları, çıralar ne güne duruyor? Tutuşturun oncağazları... Pişmiş güreş bırakılır mı hiç? Bu kızancağıza yenilmek kaderimde varsa bırakın yensin beni... Hem ben artık bu er meydanlarından çekileceğim. Aliço'yu yenmek talihini bir daha bu Yusufcağız nerede bulacak?
Aliço'nun bu sözleri Yusuf'u öylesine duygulandırmıştı ki, gözyaşlarını tutamadı ve büyük ustanın eline sarılıp öptükten sonra titrek bir sesle ona adetâ yalvardı:
- Ustaların ustası, pehlivanların pehlivanı, koçyiğit ağam benim! Gel bırakalım şu güreşi. Sözlerinle yendin sen beni. Elimde ayağımda derman komadın. Bu söylediklerinden sonra ben seni tutamam gayri. İstersen sen tut beni, vur sırtımı yere...
Aliço da meydanı çevreleyen kalabalığı teşkil edenler gibi çok duygulanmıştı. Nerede ise ağlayacaktı. Deliormanlı Yusuf'un alnına sıcak bir bûse kondurdu:
- Bu meydan bundan sonra senindir artık. Senin gibi bir pehlivan ortaya çıktıktan sonra gözüm arkada kalmadan ayrılacağım buralardan. Ödül de, başpehlivanlık da senindir. İkisine de güle güle sahip ol. İkisi de sana helal olsun oğul, dedi.
Ve o günden sonra Türk güreşinde Koca Yusuf'un devri başladı.

Adalı Halil'i iki kez ardarda yendi. Sultan Abdülaziz, Sultan V. Murat ve Sultan II.Abdülhamit döneminde pek çok güreş yaptı. Er meydanlarında kasırgalar yaratıp rakip tanımayan bir kuvvet olarak ortaya çıkan ve yalnız cüssesinden ötürü değil, güreş değerinden ötürü de "Koca" sıfatını alan büyük Türk pehlivanı yenecek rakip bırakmadı. Bunu fırsat bilen açıkgöz organizatörler onu Avrupa'ya götürdüler.

Gelmiş geçmiş en meşhur pehlivanlarımızdan olan Koca Yusuf, ulemâların "darül harp"te güreş tutmanın ve müslümanların maddeten de güçlü olduklarını isbat etmenin de bir cihad olduğu yolunda beyanları üzerine, parayı pulu aklına getirmeden, sadece "keferelerin sırtını yere vurmak" ve Müslümanların maddî kuvvet bakımından da üstün olduklarını isbatlamak için Avrupa'ya gitmeğe razı olur.

1897'de Avrupa'ya gitti ve Paris'te minder güreşinin kurallarını öğrendi. Yusuf, antremanda bile olsa içerisinde yenişme olmayan güreşi kabul etmemekte, karşısındaki rakibini tutar tutmaz yere sermektedir. Yusuf peşpeşe yaptığı güreşlerde rakiplerini bir dakika bile beklemeden tuş yapmaktadır. Fransa?nın meşhur güreşçileri, Fenelon, Furnier, Dumont, Pol Pons, Sabes ve Feliks Bernard?ı Fransızları hayrette düşürecek kadar kısa zamanda yener. Mesela Dünya şampiyonu diye tanınan Sabes?i dört saniyede tuş eder.

Yusufun rakiplerini nasıl yendiğini anlamaya bile vakit bulamayan seyirciler güreşlerin uzatılmasını istemektedirler. Yusuf ise böyle bir teklifi şiddetle reddetmektedir. Menejerleri Yusuftan yavaş güreşmesini rica ederler. Yusuf bu teklifi kabul eder. Fakat Yusuf rakipleriyle bir-iki dakika oynadıktan sonra kâfi bulmakta ve sırtlarım yere vurmaktadır. Çaresiz kalan organizatörler Yusufun karşısına peş peşe iki güreşçi çıkarırlar ve iki güreşçinin yirmi dakika dayanması halinde büyük para vadederler. Ne varki Yusuf kendisiyle peş peşe güreşen Gambier ve Raul gibi meşhur güreşçileri de yirmi dakika dolmadan tuş yapıverir.

Yusuf, karşısına çıkan mağrur Rum Pierri ve İngiliz Tom Cannon?u da kısa zamanda tuş eder.

Avrupalı organizatörler, bu müthiş pehlivanı ancak bir Müslüman pehlivanının yenebileceğine kanaat getirerek Türkiye?den Hergeleci İbrahim?i getirirler.



Fransa?da karşı karşıya gelen Koca Yusuf la Hergeleci Avrupalıları hayrette bırakan müthiş bir güreş sergilerler. Anlaşmalarına göre güreş Türkiye?deki gibi serbest ve kıran kırana olacaktır.

Güreş süratle devam ederken Yusuf, Hergeleci?ye boyunduruk takar, Hergelecinin burnundan kan akmağa başlar. Telaşlanan hakemler güreşi durdurup Hergeleci?ye bir şikayeti olup olmadığını sorarlar. Şaşıran Hergeleci burnundan devamlı akan kana aldırış etmeksizin; "Neden ola ki? İşte pekâla güreşip duruyoruz." der.

Oynaş güreşe alışmış Avrupalıların şaşkın bakışları arasında bir nara savuran Koca Yusuf bu defa Hergeleciyi Kurt kapanına alır. Hergeleci?nin boğulduğunu zanneden seyirciler telaşlanırlar, kadınlar bağrışmayâ, ağlaşmaya başlar. Jüri heyeti ayrılmalarını ister. Yusuf aldırış etmez. Birkaç kişi Yusufu çeker yine de ayıramazlar. Bu defa sopalarla, bastonlarla Yusufun sırtına, kafasına vurmağa başlarlar. Netice?de ayrılan pehlivanlar berabere ilan edilir. Her iki pehlivanımız da neticeden memnun değildir. Yusuf;

"Ne güzel güreşiyorduk" derken Hergeleci;

"Bizde erkek güleşir, kadın ağlar; ama asla güreşi bırakın demez." ifadeleriyle kırgınlığını ortaya koymaktadır.

Fransa?da karşısına çıkacak rakip bulamayan Yusuf sıkılmağa başlar. Onu en fazla organizatörlerin davranışları üzmektedir. Yusufun paraya pula metelik vermediğini bilen organizatörler onun sırtından büyük servetler elde ederken Yusuf a çok az pay vermektedirler. Yusuf buna da aldırış etmez. Fakat inancına göz dikilmesi Yusuf u çileden çıkarır.

Güreşirken tesettüre riayet eden ve diz kapaklarını örten şortla güreş tutan Yusuf hususi hayatında da dinî inançlarına son derece bağlıdır. Namazlarını düzenli olarak kılmaktadır. Yemeklerinin piştiği kaplarda daha önce domuz yağı ve etiyle yemek pişmiş olması ihtimalini göz önünde bulunduran Yusuf önceden bu kaplan iyice yıkatmakta ve yemeklerin pişmesine bizzat nezaret etmektedir.

Avrupa'da büyük ün kazanınca Amerika Birleşik Devletleri'nden davet aldı ve oraya gitti. Yusufun karşısına çıkacak güreşçi bulamayan organizatörler nihayet akıllarınca bir çare bulurlar. Yusufun karşısına peş peşe beş güreşçi çıkacaktır. Ne var ki, Yusuf birincisinin sırtını yere serince diğer dört güreşçi, mindere çıkmaktan vazgeçerek organizatörleri hayal kırıklığına uğratırlar.

Bir diğer çare olarak Yusuf a beş dakika dayanana yüz dolar vaadedilir. Bu da netice vermez. Çünkü hiçbir güreşçi Yusufun karşısında beş dakika dayanamamaktadır.

Yusuf kendisine meydan okuyan, ?Amerikan şampiyonu? unvanlı Robert?le güreşir. Ancak iki dakika boyunca Yusufun eline geçmemek için devamlı kaçan Robert yakalanacağını anlayınca minderden aşağı atlar. Çok kızan Yusuf salonda bulunan on bin kişiyi kendisiyle güreşe davet eder. Müteakip güreşinde Yusuf Robert?i perişan ederek yener.

Yusufun Amerika?daki meşhur güreşlerinden birisi de John F.Mc.Cormick ile yaptığı güreştir. Anlaşmaya göre Yusuf Mc.Cormick?i bir saat içerisinde üç defa tuş yapacak, yapamadığı takdirde mağlup sayılacaktır. Güreş başladıktan yedi dakika sonra Yusuf üç tuşu da yapmıştır?

1898?de Amerika?da fırtına gibi esen Yusuf Amerika turuna çıkar ve her gittiği yerde rakiplerini perişan eder. Zaman olur 41 derece ateşle güreşir.

Yusuf kendisine meydan okuyan ve esip savuran Rum Heraklides?i perişan eder. Rumla yaptığı güreşlerin birincisinde 47 saniyede, ikincisinde ise 23 saniyede tuş yaparak Rum?un mağrur burnunu yere sürter.

Yusuf Amerika?da son maçını serbest güreş dünya şampiyonu Lewis ile yapmıştır. Chicago?da yapılan güreşte Lewis?i üst üste iki defa yenmiştir.

Yaptığı bütün karşılaşmalarda, dininin, vatanının, milletinin şânını düşünen Yusuf devamlı galip gelmiştir. Avrupalılar kendisine "yenilmez Türk" ünvanını takmışlardır.

Avrupa'dan sonra Amerika'da yaptığı güreşleri de kazanan ve dünyanın en ünlü pehlivanlarını sıraya dizen Koca Yusuf'a Amerika'da milyoner bir kadın aşık olmuştu. Bu kuvvet ilahından çocuk sahibi olmak istiyordu. Yusuf bunu işittiği zaman, "Ben buraya damızlık gelmedim" diye kükredi.

Yusufun gözünde kazandığı paraların ehemmiyeti yoktur. O artık vatanını, ailesini özlemiştir.

Yusuf kalan ömrünün iki çocuğu ve ailesiyle birlikte, Eyüb Sultan civannda alacağı bahçeli bir evde ibadet yaparak geçirmek istemektedir.

Türkiye'ye dönmek üzere 21 Mayıs 1898'de Fransız bandıralı La Bourgogne transatlantiği ile yola çıkan Koca Yusuf, bindiği geminin 4 Temmuz sabahı New York'un kuzeydoğusundaki Sable Adası'nın 60 mil açıklarında İrlanda bandıralı Crmartyshire şilebiyle çarpışıp batması sonucu tüm yolcular ve mürettebatla birlikte boğularak ölmüştür. Cesedi Atlantik Okyanusu'nda kaybolmuştur.


[Resim: twhqk.jpg]
(25-10-2013, Saat:11:59)honazlı 20 Adlı Kullanıcıdan Alıntı: [ -> ]Süpermen,batman,rambo,cekicen,buruşli ota boka yabancılar sahip çıkıp hayal ürünü koyup filmini yapıyor ve biz bu adamın bi sinema filmini belgeserini yapıp dünyaya çocuklarımıza tanıtamıyoruz yakında büyüyecek olan neslimiz hep yabancı özentisi olacak zaten şimdiden olmaya başladı bile böle tarih hazinemiz olan yiğitlerimizi tanıtmalıyız..

Ahlak,Erdem,Güç Kahramanlık vs vs hepsi koca Yusufun Özelikleri ve bu İnsan Hakkındıa bir Film yapılsa çok iyi olur .
Amerika veya Avrupada böyle bir Adamları olsaydı 50 tane Film Çevrilmişti.


Şu bizim 2013 ne oldu İnsanlar Para Pul herşey olmuş nerde Koca Yusuf gibi İnsanlar.
Dönemin en güçlü adamı olan Yusuf batan gemiden kolaylıkla kurtulup yüzmeye başlamış. En yakındaki filikaya yönelmiş. Fakat filikanin mürettebatı "Bu yigit bizi de filikayı da batırır, almayalım" diye tutturunca tayfalardan biri o sıra filikanın kenarına tutunan Koca Yusuf'un parmaklarını baltayla keserek filikadan ayırmış ve Koca Yusuf orada denizin derinliklerine dalarak şehadet şerbetini yudumlamıştır...
Sayfalar: 1 2