Ana Sayfa - TR Kangal Forum

Tam Versiyon: Türkiyede Yaşayan Nadir Hayvan Türlerimiz Lütfen Okuyup Paylaşalım
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7
Bu son Kayit arkadaslar Anadolunun her tarafindan var, Katliamcilar gördükleri yerde katletmisler, elleri kirilsin. Artik kalan bir avuc, son populasyonu korumak da bizlere ve gelecek nesilere düsüyor.

Bundan sonra bu konuyu ve diger nadide canlilarimizi Tramemden takip edersiniz;

http://www.tramem.org/memeliler/?fsx=@


IZMIR CIVARINDA VURULAN DISI KAPLAN(1939 Mart)Bundan birkaç ay evvel Kuşadasinda meşhur avcilardan MANTOLU HASAN,Şirince Köyü civarindaki Görülmez Dağı ‘nda biri erkek diğeri dişi iki kaplan vurmuştur.Bu meşhur avci,tek kurşununu bile boşa atmayan ,yüksek bir nişancidir..Her iki hayvanida gözünden vurup telef etmiş,sonra derilerini Kuşadası Merkezine götürerek çiftini 55 liraya satmıştır.Kuşadasi civarindaki dağlarda son zamanlarda kaplanlar çoğalmiştir.Kuşadasında bir mağara içinde yaşayan meşhur avcı MANTOLU HASAN daima beş,on avcı köpeği ile dolaşır.Onun yaklaştığını yada uzaklaştığını yanındaki köpeklerin seslerinden derhal anlamak mümkündür..Kuşadasında bir lokantada son vurduğu iki kaplanın hikayesini Mantolu Hasan şöyle anlatmıştır.:--‘’Ben avcılıkla geçinen bir adamım.Kuşadası dağ ve ormanlarında bol av vardır.Avcılık sayesinde bir miktar parada biriktirdim.Ormanların muhtelif geçit yerlerinde müteaddit kapanlarım vardır.Sabahleyin erkenden kapanları dolaştım.Bir tanesi müstesna hepsi yerlerindeydi,kaybolan kapanımda en sağlamı ,iki mandanın sökemeyeceği derecede mükemmel bir şeydi.Etrafı gözlerimle araştırdım.Biraz ötede bir ağacın dibinde duran bir kaplan üzerime atılmak için hazırlanmıştı.Bunu görünce çifte tüfeğimi nişan aldım,gözüne ateş ettim.Müthiş hayvan,bütün ormanı titreten bir feryad kopardı,başı önüne düştü.,hareketsiz kaldı.Hayvanların çeşit çeşit kurnazlıklarını bildiğimden ,hakikaten ölüp ölmediğini anlamak için,yerden bir taş aldım,kaplana attım..Gözünü bile oynatmadı.Ölmüştü.Yanına sokulunca benim kapanı gördüm.Çok sağlam olan kapanıma bacağından tutulan canavar onu yerinden sökmüştü..fakat ben kapanımı ihtiyadi bir tedbir olarak on adım ötedeki bir ağaca tellerle bir güzel bağlamıştım.Kaplan,tel ile ağacın etrafında birkaç defa dolaşınca kıskıvrak bağlanmış vaziyete düşmüştü..Vurduğum bu vahşi hayvan erkekti.Hemen derisini yüzdüm..,dişiside muhakkak gelecekti.Beklemeğe başladım.Dişi kaplan akşama kadar görünmedi;bende yattığım mağarama döndüm..Sabahleyin erken tekrar ormana ,bir gün evvel kapanları kurduğum yere gittim..Etraftan böğürtüler akdediyordu.Bundan dişi kaplanın orada olduğunu anladım.Zaten gece,ben mağaramda bulunduğum sırada ,sabaha kadar ormanda onun bağırtısından uyuyamamıştım..Onunla nasıl karşılaşacağımı düşünüyordum..Birden arkamda bir hışırtı duydum.Başımı kaldırınca kaplanla göz göze geldim..O,erkeğini telef eden düşmanını tanımış olacakki,üzerime atılmağa hazırlanıyordu..Karşımda yüksekçe bir kayanın üzerinde duruyordu;nerde ise üzerime atılacaktı.Hemen nişan aldım,tetiği çektim.Bir gün evvelki gibi cansız yere seriliverdi.Böylece birgünde iki kaplan vurmuş oldum.Şimdiye kadar Kuşadası civarındaki ormanlarda 15 kadar kaplan vurdum.Fakat avcılık bu,belli olmaz .Belki günün birinde onlarda beni gafil avlayabilirler.Benim için kaplan avı çok eğlenceli bir şeydir..Fişeklerim sayili olduğu için bu vahşi hayvanları daima en alacak yerinden vurarak telef ederim..’’


Baska Kayitlar. Hans Kummerlova (a.leoparinin yayilisi 1954)
izmirli abiler 1960lara kadar sehrin cok yakinlardan leopar kaydi veriyorlardi.
asil yayildigi alan izmirden aydina besparmak daglarian kadar olan bölge idi.

1950 lerdeki tahmini leopar populasyonu bölgede söyle;

1-Izmir-Tire civari 10-15 arasi yasli Leopar bir kac tane yavru.2-Aydin-Cine civari 20 kadar3-tire-efes--Selcuk-aydin (tam iyi saglam populasyon) manasinda 504-biraz bu bölgenin kuzeyi Izmir-Gümüldür bogazinda 30 ile 50 arasivar diyor.


-Özellikle Izmir-Aydin Demiryolunun insasi sirasinda tekrarlanan bir sekilde Leoporlar görülmüs 1940 li yillarinsonu olsa gerek!

-Salihli yöresinden 2 vey 3 tane Leopar ozamanki adiylaIzmir Kültürparkina getirilmis.

-canakkale-Kazdagi-Kocakatrandagi 1947 de Bayagi bir Sigiri götüren Leopar 1947 de vuruluyor.-birde Izmir-Bergamanin kuzeyindeki Geyikli daginda 1953 de vuruluyor. Birtane- Manisa soma taraflarindada 1951 li yillarda Leopar hakkinda malümat var

-Tire batı köylerinde halkın, "Böcü" olarak adlandırdığı "Leopar" lann, Halkapınar, Mehmetler, Üzümler, Küçükkale, Büyükkale, Alaylı, Akçaşehir, Başköy, Akyurt, Hisarlık, Çukurköy ve Yuvalı köylerinde ya¬şaması salt kent tarihi coğrafyası açısından değil, Anadolu açısından da önemli bir konu baş¬lığı olmaktadır. 1951 yılında Büyükkale nin Kartal Dağı Ormanlarında çıkan büyük yangından sonra daha güney ve doğuya çekilen leoparların, Akmescit, Akyurt, Başköy, Kaplan ve Çukurköy sırtlarında 1955 yılına değin yaşadıkları anlaşılmaktadır. Ancak, 1955 yılında son üyelerinin öldürülmesiyle ortadan kalkan "Leoparlar" Tire doğa mirasının ne denli cömertçe harcandığının ilginç bir örneğidir. Büyükkale sırtındaki ormanlarda hüküm süren bu vahşi hayvanlarla ilgili serüven bilgileri halkda oldukça yoğun görünmektedir. Çocukluğumda, avlanan bu leoparlardan birinin Lonca ile Penbe Han (Belediye Hanı) arasındaki yol üstünde gösterimine tanık olmuştum. Özellikle kentin batı coğrafyası, vaşak, oklu kirpi, tilki, çakal, sırtlan ve domuz gibi hayvanların da barınağı olarak sivrilmektedir. Büyükkale sırtlarının Kartal Dağı serisine nazire yaparcasına bir diğer bir dağ silsilesi de "Tavşan Dağı" olarak varlığını sürdürmektedir. Yine, dağdaki coğrafi terim olarak; Karacalarin yasadigi "Geyik Oynar Tepesi" haritalar¬da bir semt adı olarak kalmanın hüznünü taşır.

-besparmak daglalrinda 1950lerde yaklasik leopar populayonu 30 olarak veriliyor.

dah güney inmiyor. yani resmen katliam yapilmis, herkes seyirci kalmis! bilincli, bilicsiz cahil, cühela, okumus . cogunlugu avcilar ve hayvancilikla ugrasan köylüler cobanlar tarafindan heba edilmis. o yillarda sürelere dadanmasinin birbaska sebebide inanilmaz yogun olan orman yanginlari sonucu otcul populasyonun desimile olmasi ayrica, ormanlarin 1945- 55 arasi inanilmaz sekilde ortadan kaldirilmasi. Ör:milasdaki algeyik poulasyonu 1950 deki cok büyük yanginda yok olmus. bu arada bu devasa boyutlardaki yanginlarda yok olan onlarca leopar ve yavrularinida hesaba katmayi unutmayalim!

KÜTAHYA CIVARI;kütahya merkez köylerinden 30 km uzaklıkta bayramşah köyünde eski muhtar ahmet ibiş bir av esnasında vurup köye getirmiş.postunu yüksek bir fiyata satmış.
daha sonra ALACAnın postu kıymetli diye kalanlardan birini aynı köyden candarma lakaplı kişinin babası vurmuş.postu için 1970-75 yılları arasında birkaç uzun kuyruklu ALACA CANAVAR (PARS)daha vurulmuş.
bu bölge kütahyanın dogusunda yer alan türkmendaglarındadır."

kütahyanın o bölgesinde kurt avı yaptıgımız zaman kurtun postunu o köyde eski muhtar ahmet ibiş yüzerken köylüler yanımıza geldiler ve hepsi parsla ilgili bir şeyler anlattı.yani alaca burada eskiden beri bilinen bir hayvan.fakat o zamanlarda bile çok sık görülmedigini senede birkaç defa görüldügünü.bazan vuruldugunu anlatırlar.
kurda saldıran çoban köpeklerinin alacadan çok korktugunu anlatırlar.kütahya av terminolojisinden bazılarını arzedecegim:
alacanavar: kütahyada pars demek alaca da deniyor.
karacanavar:hınzır,domuz demek
boz canavar:kurt demek. bazan kısaca canavar denirse kurt kast edilir.
kuyruksuz alaca:vaşak

KAPLAN SÖYLENCESI : IZMIR –KOZAKLI
izmir kozakli yaylasi cve ormanlarinda 1950 -60 lara kadar bulunan anadolu pars ile ilgili bir söylence; ki yörde birde kaplan isimli köy var; birde izmir bergama bozyerler köy kahvesinde 40- 50 sene önce avlanmis bir leoparin postu var.

Kaplan söylencesi: Kaplan köyünün güneyindeki dağlık-ormanlık alanda eskiden vahşi hayvanlar, özellikle kaplan, aslan çokça bulunurmuş.
Kaya oyuklarında inleri,
kaya doruklarında irileri,
orman içinde kimileri,
ölü gibi uyuklayan dirileri,
bunları görse birileri o yakaya adım atamazlarmış.
Kaplan Pınarı denilen yerde yalak yalak su içerler; oğlak, malak ne bulursa yerlermiş. İçlerinde bir arslan varmış ki pençeleri çanak gibi, bir kaplan varmış ki dişleri parmak gibi.
Günlerden bir gün bu aslanla kaplan kapışmışlar,
gök gürültüsü gibi böğürmüşler,
birbirlerini ısırıp söğürmüşler.
Aslan boğuşma sonunda ölekalmış,
kaplan kanrevan içinde sönekalmış.
Çevre halkı koşup gelmişler,
aslanın leşini sürümüşler,
kaplanın yaralarına ilaç sürmüşler.
İyileşen kaplan insana alışmış, o yanlarında durdukça cümle vahşi hayvan kaçışmış ve Kaplan Pınar ın olduğu yerde yerleşme başlamış, akbecik dede buyurmuş
aşireti aha bureye toplan,
değneklerinizi şu topreye saplan,
bureye diyverem kaplan,
hadi çoğuşlam burdeki harıma hoplan diye ki gel zaman git zaman adı kalmış yadigar ve diyegelmişler Kaplan Pınar ya da Kaplan.

GABAR DAGLARI KAYIT BILGI:
Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU nun
doganin cigligi isimli belgeselde yöre halkiyla yaptigi röportajlar. Leopardan köylülerin deyimiyle kaplanda da bahsediyorlar. korucubasi kendisi cocuklugunda görmüs simdi de görenler var diyor.

1.Bölüm;
www.youtube.com/watch?v=bvTsfYdlTis&feature=related
2.bölüm;
www.youtube.com/watch?v=g_34nxyEpek&feature=related
3.bölüm;
www.youtube.com/watch?v=jej5kSfikrg&feature=related

Bolu kayit ve Balikesir dursunbey;
Bana ananemin annesi anlatmıştı. 1936 yılında Bolu nun Gerede ilçesinin Rumşah yaylasının yakınlarında ormanda, yıkık bir ağacın üstünde yatarken gördüğünü söylemişti. Bana tarif ettiği hayvan, iki koyun boyunda, sarı üstüne siyah benekli, uzun kuyruklu, kedi suretli. Bir tane amcamdan duydum. O da bundan 30 yıl kadar önce Gerede - Çankırı sınırında bir tane vurulduğunu söylemişti. Gazete haberi bile varmış ama ben haberi bulamadım.
1960 larda Balıkesir Dursunbey Güğü köyü yakınlarında bir pars vuruluyor, kardeşim o bölgede orman memuru, vuran şahısla konuşma niyetindeyken ,şahıs ölüyor. Ayrıca bölge de köylülerle yaptığı görüşmeler neticesinde köylüler, kendilerinin çita gibiydi dedikleri bir hayvanı ağaçta kıstırıp vurmuşlar. Tarih 1995, kardeşim köylülere vaşak ve pars resimleri gösteriyor, köylüler, Öşek dedikleri vaşağı bildiklerini ama o hayvanı ilk defa gördüklerini söylüyorlar. Yine yaklaşık 5 sene önce bölgede ormancılar bir gece öyle bir hayvanla karşılaştıklarını *** ediyorlar. Bölgede 25-30 adet karaca yaşıyor, domuz bol. Balıkesir in en ücra yerlerinden biri kütayha tarafındaki dağ silsilelerine bağlanıyor Dursunbey dağları. Bölgedeki en önemli insani faaliyet Orman işletmeleri..

Bir A.leopari haberide Adana-Kozandan;
Gazetenin yayınlandığı tarih 9 Aralık 1928. Türksözü Gazetesi nin birinci sayfasından verdiği haberin başlığı; "Kozan dağlarında genç bir köylü ile bir kaplan arasında müthiş ve kanlı bir mücadele..." Nasıl haberin başlığı ilginizi çekti mi? O halde Adana ve çevresinde dağ yamaçlarında veyahut zirvelerinde gezmeye meraklı arkadaşların daha bir dikkatli okuması için gazete haberini aynen aktaracağım.

Haber Türksözü Gazetesi nin Kozan muhabirinden alınmış. Haber Kozan muhabirinin izlenimi şeklinde kaleme alınmış ve yazım dilindeki öykü tadı mevzuya kendini kaptırabilenler için tadından yenmeyecek bir kıvamda başlıyor, gelişiyor ve nihayetleniyor. İşte o haber;


YARALI GENÇ, BAŞINDAN GEÇENİ TÜRKLÜĞE HAS TEVAZUU İLE ANLATMIŞ!

"Geçen Cumartesi günü bir saat mesafedeki Kürekmen dağında ceryan eden ve bir kaplanın itlâfiyle (öldürülmesi) neticelenmiş olan bir hadiseyi yazıyorum. Hadisenin kahramanını Kozan Memleket Hastanesi nde ziyaret ettim. Kendisi Kozan ın Akcalı Uşağı köyünden Mustafa oğlu Halil ağadır.

Yaralı olan bu Türk genci, başından geçeni Türklüğe has bir tevazuu ile anlatmaya başladı: Geçen Cumartesi sabahı idi, Küreken dağının Ilıca Mevkiinde her zaman olduğu gibi o günde çakallar için kurduğum tuzağa bakmağa gittim. Tuzağım yerdeki izlere nazaran çakal değil büyük bir canavar tarafından sürüklenmiş olduğunu gördüm. Her ihtimale karşı o civarda oturan Kara Çallı Aşireti nden iki adam ve iki köpeği yanında olarak bu izi takibe koyuldum. Bir müddet gittikten sonra Çağlayan mevkiinde ayağında tuzak olduğu halde bir ağaca yanlıyan müthiş bir kaplanla karşılaştım. Aradaki mesafe hemen o adım var yoktu.

KORKUDAN TERLEMEDİM DESEM YALAN OLUR...

Kanlı ağzını tehditkâr bir surette açan canavarın müthiş nazarları (bakışları) altında bir parça terlemedim desem yalan söylemiş olurum. Hemen tüfengimi çevirerek ateşledim. Hayvan bir iki dönerek sırt üste yere yuvarlandı. Öldüğüne kani olarak yanına yaklaştım.

Keşke bir iki el ateş ettikten sonra yanaşaydım. İhtiyatsızlığımın (tedbirsizlik) cezasını görmezdim. Canavar yaralı olduğu halde birdenbire pençeleriyle yakalayarak beni altına aldı. Öyle yakalamıştı ki kıpırdanmaya bile muktedir olamıyordum. Diş ve pençeleriyle ötemi berimi parçalıyordu. Bu mücadelemiz epeyce devam etti. Kaplan canının acısından eski kuvvetine bir miktar daha ilave etmişti.

Ben kendisiyle uğraşıyor, bıçağımı vücuduna sokmaya çalışıyorsam da yaralarımdan akan kanlar, beni kuvvetten düşürüyordu. Her an başımın canavarın dişleri arasında parçalanacağını bekliyordum. Bereket versin civar köylülerle arkadaşlarım yetişerek canavarı telef ettiler ve beni de muhakkak bir ölümden kurtardılar.
Kendisine sıhhat ve afiyet temenni ederek hastaneden ayrıldım."

Anadolun ortasindaki Hasan dagindan;

anadoluda ada gibi yükselen eskiden tamamen simdi nispeten mese ormanlariyla kapli olan bir dag.

önce halk ozanimiz karacaoglan siirinden bahsediyor a.leoaprindan (kaplan ismiyle) beyitin kaplan gecen kismi söyle;

Yükseğinin karı tozar,
İngininin köyü mezar.
Göğsü al ca kaplan gezer,
Avcı olup al olma mı?

siirin tamami da cok güzel ormanlrindan kekliginden bahsediyor ...
www.antoloji.com/hasan-dagi-siiri
buda 1928 deki bir bilgi;

İzzet Gener, 1951 yılında Hasan Dağı Dergisi nde yazdığı 1928 yılına ait anısını iki bölüm halinde bu köşeden sizlerle paylaşmak istiyorum. Ortaokul Öğretmenler Kurulu nun kararı ve Milli Eğitim Bakanlığı nın müsaadesi üzerine Hasan Dağı çevresine dil, folklor, tarih, coğrafya, nebatlar, hayvanlar, jeoloji, fizik ... gibi bilimler üzerinde tetkikler yapmak ve öğrencileri bu bilimlerin çeşitli konularına ait olaylarla karşılaştırmak için bir hafta süren bir inceleme seyahati yapmak üzere hareket etmiştik.

Akşam üstü grubu seyrederken muziplik olsun diye bir Pars Tehlikesi konusunu ortaya atmıştım. Derhal kulak kabarttı. Heyecanla Hasan Dağı nda Pars bulunup bulanmadığını sormağa başladı. Tarih öğretmeni Hasan Atay, jimnastik öğretmeni Ali Ulvi, Yakup Polat da yanımızda idiler. Aramızda şöyle bir muhavere geçti. Hüseyin Oğuz: Hasan Dağı nda Pars var mı? Ben: Elbette. Bu vahşi ve yırtıcı hayvan ıssız yerleri sever. Burada barınan tavşanlara, koyun sürülerine saldırarak geçinir.Çobanlar bundan çok çekinirler. Çünkü köpeklerden bu hususta bir yardım beklemeğe imkan yoktur. Hüseyin Oğuz: Peki ne yapacağız? Yarın zirveye tırmanırken böyle bir tehlike ile karşılaşabiliriz. Ben: ne yapalım, bunu göze almak ve tedbirli bulunmak lazım.Çocukları toplu olarak hareket ettirmeli ve birbirlerinden ayrılmalarına meydan vermemeliyiz. Çünkü bu vahşi hayvanın rengi tamamen tabiata uymuştur. Kayalar ve kovuklar arasında saklanır ve birdenbire insan üzerine saldırır ve parçalar. Bu izahat rahmetliyi derin derin düşünceye sevketti. Bütün gözler onu takip ediyor, neye karar vereceğini merakla bekliyordu. Ben: Hüseyin Bey, merak etme, benim yanımda tabanca var, sen benden ayrılma böyle bir tehlike anında parsı bir kurşunla yere sermek mümkün, yalnız ihtiyatlı hareket etmek lazım, dedim.

anadolunun ortasinda diger orman parcalariyla dogal koridoru kalmamis bir dagda bile leoparin yasamasi, bize sanirim son 70-80 senede neler kaybettigimizi cok acik secik ortaya koyuyor. Gercekten cok önemli bir bilgi!

Mentese daglari, 1945 - 55;

cumhuriyet gaztesinin haftalik dergisinde yayinlanmis;
1945-55 lerde yasanan inanilmaz bir kac hafta süren tüm daglari pesi pesine yakan büyük bir orman yanginindan, cok bol olan leopardan 50 sene sonra tekrardan kendini yenileyen, rehabilte eden ormanlardan. Bu arda y. hayvan kalmadigindan bahsediyor.

Doğu Menteşe Dağları üstündeki binlerce hektarlık orman, 50 yıl önce tamamen yanmış. Ama doğa kendini onarmış. Dağlar yine yemyeşil. Bu dağlarda en son pars 20 yıl önce görülmüş. Doğu Menteşeler in pek çok efsanesi de var. CUMHURİYET DERGİ Yangından elli yıl sonra yeşeren dağlar KEMAL GÜNEŞ E ge bölgesinde Aydın ve Muğla illeri arasinda kuzeyden güneye uzanan dağlar silsilesi Doğu Menteşe ve Batı Menteşe Dağlan nı bilir misiniz? Doğu Menteşeler, Çine ve Bozdoğan dan itibaren Muğla ya dek uzanır. Her iki Menteşeler in en yüksek doruğu "Göktepe (1892 m) silsilenin ortasında yükselir. Tepede birTV kulesi bulunur. lstasyonla birlikte yan yana inşa edilmiş"orman gözetleme kulübesi", dağlari yorgan gibi örten çam ormanlarinda çıkması olası yangınlarin ilk haberini verir. Bundan 50 yıl kadar önce bir yangın neredeyse tüm Doğu Menteşeleri boydan boya yok etmiştı. Doğma büyüme Muğlalı olan Osman Bilgitekin, bu büyük yangının halen yaşayan tanıklarından. Yangında 15 - 17 yaşlarinda genç delikanlıymış. Korkunç felaketi dün gibi anımsıyor. Dediğine göre yangın Menteşelerin kuzeyinde bugün ilçe statüsündeki Kavaklıdere civarında bilinmeyen bir nedenle çıkmış. önceleri küçük bir alanı etkilerken birden yayılma göstererek Göktepe nin eteklerini sanvermiş. "Inanınız tüm Muğlalılar şoke olmuştuk. Korkunç alevlere yaklaşmak mümkün değildi. 50 yıl öncesi ilkel aletlerle çoluk çocuk koşturduk, amakontrol edemedik. Yangın gittikçe genişledi, Göktepe yi geçip doğudaki Karhk Dağı na dayandı. Orayı da aşıp daha arkasındaki Oyukludağ, Keldağ taraflarına yanaştı. Bereket bu iki dağ çıplaktır. Çünkü çok kayalıktırlar. Tam bir hafta yandı o güzelim ormanlar ve alevlerkayalıkdağlaraulaşıncayakacak şey bulamadıklarından kendiliklerinden söndüler. Aşağı yukari 30-40 bin hektar orman alanı yok olup gittiydi. Civar köylerin tamamı 25-30 sene boyunca enkaz odunu taşıdılar da bitiremediler" diyor Osman Bilgitekin. Büyük felaketin üzerinden 50 yıl geçti, yanıp kül olan ve kapkara bir cehenneme dönüşen yöre günümüzde yemyeşil çam örtüsüyle kaplanmış. Ama, genç bir delikanlı olan Osman Bilgitekin i 70yaşına merdiven dayar hale gelmış. 1994 yılında Anadolu, son yılların en büyük orman yangınlarına sahne oldu. 1900 civarında irili ufaklı yangın çıktı. Kimisi az, kimisi çok fazla alanın yanıp gıtmesine yol açtı ki içlerinden en önemlileri "Gelibolu Yanmadası" yangınıyla Manavgat ın "Köprüçay Milli Parkı" yangını ve Serik in "Ovacık Dağı"yangınlari. Bu yangınlar yüzünden binlerce hektar da bulunan iğne yapraklı ağaç, böcek, kuş vb, kül olup gitmiş.

Birbaska kayitta Germencik -Selcuk arasindaki Selatin köyünden sene 1958.
Derleyen Ekodosd derneginin baskani Bahattin Sürücü Bey, Sagolsunlar.

Şirince-Selatin Köyü arasında kalan arazilerde 1960’lı yıllara kadar Anadolu Parsı’nın yoğun olarak yaşadığını ve burada gerçekleşen bir olay.

“1958 yılında Selatin Köyü’nün bekçisi, bir çobanın ihbarı üzerine umuma bir bildiri sunar. Bildiride çobanın tekelerinden birisinin bir kaplan tarafından karnı parçalandığı ve kaplanın dere yatağında olduğu söylenir. Köylülerden tüfeği olanlar tüfeğiyle, olmayanlar kesici aletlerle hemen Kazandere mevkiine gitmeleri duyurulur. Kaplan dedikleri Anadolu Parsı köylüler tarafından çembere alınır. Makiliğin üzerinde olan parsa ateş edilir ancak tüfekler ateş almaz. Bir tanesi geç ateş alır ama vuramaz. En son gelen Süleyman EKİCİ’de çifte kırma vardır. Köyün en namlı avcısı olan EKİCİ, ilk atışta parsı devirir. Devrilen parsın yanına korkudan kimse gitmeye cesaret etmez. Tek EKİCİ gider. Pars yanına gelen avcıya son bir hamleyle saldırmak istese de, EKİCİ diğer kurşunla parsın işini bitirir. Parsın derisini köyde kasaplıktan anlayan 3 kişi zor soyar. Postun içine çalı çırpı doldururlar ve dağdaki çobanlara gösterip, her çobandan keçi ya da koyun alırlar. Alınan hayvanlar köyün gariban bekçisine verilir ve bekçi küçük bir sürü sahibi olur.” Bu hikayeyi anlatan Halil GACAR hala yaşıyor. Yani Anadolu Parsı daha düne kadar yaşıyordu

1950-60 larin Karincalidagi aydin -Karacasu, biraz doguda ise denizli ile sinir olan Babadagi var

" Dünyada olduğu gibi Karacasu da da doğa ve vahşi yaşam tahribatı ve bozunumu 1950 li yıllarda başlar. Makilik alanlar tarla açmak amacıyla yok edilmiştir. Oysaki bir maki çalısı kökünün yılda 600 litre su tuttuğunu kaç kişi biliyor? O yıllarda %78 civarında olan orman alanlarının giderek azalması ve buna bağlı olarak vahşi yaşam alanlarının daralması, bilinçsiz ve kaçak avcılık ile sulak alan tahribatları, Karacasu doğası ve vahşi yaşamına büyük darbeler vurmuştur. Çok değil 30 – 40 yıl önce Karıncalıdağ ve Babadağ eteklerinde geyik sürüleri, karaca, yaban keçisi popülâsyonu ile Anadolu Parsı, sırtlan, boz ayı ve kurtlar vardı. Son pars 1975 yılında Tepecik Köyünün üst kısmında vurulmuştur. Alman doğa bilimci Dr. Hans Kumerloeve, 1950- 60 yıllarında Karacasu’da pars kaydı rapor etmiştir. Yaşı kemale erenler, park kahvesinin orada kaçak avlanan bir pars postunun canavar derisi diye, bir süre teşhir edildiğini anımsayacaklardır. Bugün bu asil hayvanın yaşadığına dair herhangi bir iz yoktur. Yine, Çamköy yakınlarındaki adı üzerinde Sırtlanini Mağarasını herkes bilir. Doğanın çöpçüsü bu leş yiyiciler, daha yakın döneme kadar makilik alanlarda boy gösteriyorlardı. Yaşam alanlarının daralması sonucu evcil hayvanlara saldırmaları onların sonunu getirdi. En son sırtlan Ören Köyü yakınlarında 25 – 30 yıl önce vurulmuştu. Şimdilerde yöremizde birkaç bireyin yaşadığına dair cılız kanıtlar vardır. Eskiden yayladaki bahçelere giren ve kovanları tahrip eden boz ayıdan da 30 – 35 yıldır haber alınamamaktadır. Kurtlar ise besin zincirlerinin kırılması nedeniyle, Yörük göçerleri takip etmelerinden dolayı, artık göçmen yırtıcı haline dönüşmüşlerdir. Dağların nazlı güzelleri geyik, karaca ve yaban keçilerinden eser yoktur. Yırtıcı etçillerin azalması ve yok olmasına bağlı olarak yaban domuzu sayısı çok artmıştır. Az sayıda çakal, tilki ve vaşak ile karakulak olduğu yönünde tespitler vardır. Yırtıcı kuşlar, göçmen kuşlar ve sürüngenlerin sayısı hızla azalmaktadır. Başta Dandalas çayında olmak üzere derelerimizde yaşayan doğal alabalıklar kaybolmuşlardır.


Haluk Aytekin kardeşimizin Son Pars - isimli Ekolojik Romanı çıktı.

;Merhaba Arkadaşlar
Kitabım nihayet çıktı. Bugün almaya gittim. Matbaadan taze çıkmış kitap kokusu kadar güzel bir şey yok. Dağıtım pazartesi başlıyor.
Son Pars - Ekolojik Roman
Y.Haluk Aytekin
Efil Yayınevi
s.210
Fiyatı 15 TL
Erken almak isteyen arkadaşlara bendeki kopyalardan gönderebilirim.
mail adresimden isteyebilirsiniz. aytekinhaluk2008@hotmail.com;
çok güzel bir paylaşım vede düşünce hırsızlığı SmileSmile geçen anadolu panterinin resmini çekmişler yetkililer bende bu konuyla ilgili form açacaktım SmileSmile emeğine sağlık kardeşim
Resmi koyarmısın kardeşim?
Resmi koyarmısın kardeşim?
Şimdi kendi gözümle göremediğim ama bizim köyde (adaana tufanbeylî) yaaklasık 20yıl önce farsak ramazan adlı bir avcı(piç) tarafından anadolu parsı yerel adıyla KÖŞŞEK vurulmuştur. Başkası vurdu deseler ınanmamda bu serrefsiz dağlardan inmeyen çakal gibi bişey hala uzulurüm aklıma geldikçe ama yine de suan turkîyede köşşek olduğuna inancım tam
Bu bilgileri paylaştığınız için tşk emeğinize sağlık
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7